2 Ocak 2017 Pazartesi

Fallout 3 Xbox 360 Oyun İncelemesi



Distopya severler buraya! Sizlere bana - ve pek çok oyun eleştirmenine - göre 9.5/10 bir oyun tanıtacağım,
Asla eskimeyecek bir yapım,  Bethesda'nın en iyi iki işinden biri olan Fallout 3'ü hem PC hem de Xbox360 ortamında saatlerce oynadım. Gameplay ana göreviyle yan göreviyle, eşya toplaması, satıcı bulup satmasıyla epey uzun sürüyor arkadaşlar, en başta bunu belirteyim. Öyle bi gece sabahlarım, biter türünden bir oyunla karşı karşıya değiliz.
Oyun Ekim 2008'de piyasaya sürülmüş olsa da hala oldukça popüler ve oyun dünyasında kendini kaybetmeyi sevenlerin kesinlikle oynaması, kaçırmaması gereken bir oyun. 

2277 yılındayız, ABD ve Çin çok ağır sonuçları olan nükleer bir savaş yapmış ardından dünya haliyle bir miktar harap olmuş :) İnsanlar yer altında Vault denilen korunaklı, tünel benzeri barınaklarda yaşıyor çünkü dışarıda cozur cozur radyasyon var. Her Vault'un bir Overseer'i var. Bu şahsiyet aynı George Orwell'in 1984 adlı distopik romanında olduğu gibi yüksek mertebeden bir büyük güç ve Vault'u sürekli gözetlemekte. As dese asılmakta, kes dese kesilmekte kısacası.

Oyuna Vault'da doğan bir bebek olarak başlarız, babamız bilim insanı, annemiz sizlere ömür. Yetenek geliştirmeler, babayla sempatik sohbetler falan derken büyürüz. Akabinde bir takım dolaplar çeviren babamız bize haber vermeden Vault dışına kaçar, Overseer bizi dilim dilim doğrasın diye adamlarını peşimize taktığı için biz de ister istemez "Babamı bulacam ben." fikrinin iteklemesi ile kendimizi Vault dışında, Capital Wasteland denen mezbelelikte buluruz. Radyoaktif dev akrepler mi istersiniz, ateş püskürten karıncalar mı, nükleer atık tüküren kocaman kakalaklar mı yoksa uçak savar mermisiyle üstümüze saldıran Enclave askerleri mi ararsınız, yani kısacası tüm dünya bize karşı gibi bir durum söz konusu. Koskoca Washington DC ayaklanmış bize atarlanıyor.

Babamızı bulmaya çalışırken neredeyse her adımda yeni bir lokasyon, keşfedilmeyi bekleyen bir takım hazineler, tanışacağımız yeni NPC'ler bizleri bekliyor. Oyun yan görevlerin tamamını halledeyim derseniz ciddi bir derya deniz ama bir o kadar da keyifli. Açık harita ile oynamak bir yerde oyuncunun oyuna adaptasyonunu arttıran bir durum kanımca, canınızın istediği tarafa gidip ana görevden bunalınca yan görevler alabilmek, konuştuğunuz karakterlerin hepsinin roman gibi hikayeleri olması da cabası. Oyun bu yönüyle savaşın kirli yüzüne de güzel bir ışık tutuyor, sıradan insanların hayatlarına ne kadar büyük bir darbe vurulduğunu, üzerinden 200 yıl geçse de etkilerinin nasıl yoğun şekilde devam edebildiğini sizleri de içine çekerek anlatıyor. Ayrıca radyasyonun ne menem bir bela olduğunu da yaşayarak görüyoruz desem yalan olmaz.

Oyundaki pek çok hayvanımsı yaratığı kendinizi biraz geliştirdikten sonra kolayca öldürebilirsiniz. Mutant abiler var, zaten fark etmemeniz imkansız. Neredeyse iki katımız kadarlar ve oraya buraya hendekler kazarak ağır makineliler, balyozlarla ağlarına düşmemizi bekliyorlar. Ayrıca şehirde orada burada konuşlanmış kötü niyetli çeteler de mevcut. Genellikle üzerlerinden para edebilecek ya da işinize yarayacak eşyalar çıkar, bu açıdan önemliler.

Oyun başlar başlamaz keşfedeceğiniz MEGATON adında bir şehir var, şehrin göbeğinde patlamamış bir nükleer bomba ve bu bombaya tapınan, kendine din bellemiş bir takım insanlar göreceksiniz :)
Bombayla ilgili kararı siz veriyorsunuz, ayrıca MEGATON sakinleri için bir kaç iyilik yaptığınız takdirde şehirde boş kalan son evi size veriyorlar. Evinizin içine bir takım ek eşyalar alabiliyorsunuz şehrin satıcısı yarı deli bir hanım abladan. Evde bir de çok konuşan robotunuz var, çirkin espriler yapıyor ama size arıtılmış tertemiz beş şişe su veriyor belirli aralıklarla. Temiz su takdir edersiniz ki epey mühim.

Oyunda Good karma bad karma olayı var. Yaptığınız iyilikler iyi yanınızı beslerken kötülük yaparsanız - örneğin size zararı olmayan bir sivili öldürürseniz - kötü karmanız gelişiyor ve insanlardan yardım almanız, aralarına kabul edilmeniz vs zorlaşıyor.

Oyunda ilerledikçe yeteneklerinizi geliştiriyorsunuz. Çok çeşitli yetenek var, hepsini birden geliştireyim derseniz ortalama bir karakter yaratırsınız en iyisi bir kaç alan seçip o konularda iyinin iyisi olmak.

Stimpak denen iğnemsi ilaçlar ile HP doluyor, ama şartlarınız uygunsa bir doktor bulup ona görünün, Stimpak denen zımbırtı biraz pahalı çünkü.
Ayrıca oyunun bana göre güzel bir diğer yönü, mermileriniz ve bu sağlık dırıvırıları üzerinizde ağırlık yapmıyor, istediğiniz kadar taşıyabiliyorsunuz.

Para yerine Nukecola şişesinin kapakları kullanılan, her yerin absürd ve retro görünümlü afişlerle kaplı olduğu, radyasyonun iliklerinize kadar yapıştığını hissedeceğiniz, sınırsız özgürlük ve açık harita vaadiyle saatlerinizi dünya gündeminden uzak geçirmenizi sağlayacak bu distopik oyunu seveceğinizi düşünüyorum.

Fallout, distopyanın vazgeçilmez evrenine giriş için iyi bir ilk kapı :)

Herkese iyi oyunlar, bol eğlenceler.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder