3 Ocak 2017 Salı

Anna Karenina Film İncelemesi - İki Kişilik Aşk, Tek Kişilik Ölüm





   İki ciltlik kitabı elime ilk aldığımda yaklaşık 1200 sayfanın Anna ile ilgili ne anlattığı hakkında hayli hevesliydim. Her klasik gibi bol betimleme ile bölüm bölüm zorla okusamda, vurucu darbe son elli sayfada geldi. Yasak bir aşk üçgeni, ihtiras ve yalanın olduğu kitapta kim kazanacak diye beklerken, kazananın ne aşk ne gurur olduğunu görüyorsunuz. Kazanan ölüm oluyor.
    Anna ve  Vronski' nin aşkı tren garında başlayıp, tren rayların da son buluyor. Bir romanı izlemekten ziyade, bir şiiri izlemekti film. O bilinen kabarık etekler, hiçbir zaman anlam veremediğim tuhaf  balo dansları, hızla değişen sahneler, müzik ve tanınmış oyuncu kadrosuyla süslenmiş bir dram.

 
       Sevebildiğim tek sarışın aktör  Jude Law'u genelde umursamaz ve çapkın rollerde izlemeye alışık olduğumuz için, filmdeki sakin, sabırlı ve eşi Annaya son derece saygılı duruşu ile beni hayli şaşırttı.




  Karayip Korsanları'nın kızı Keira Knightley de rolünün hakkını vermiş diyebiliriz. Ancak Subay Vronski'yi canlandıran Aaron Taylor' ı hiç sevmedim. Fazlasıyla sönük bir karakter gibi geldi bana. Belki de Anna' nın tutkusu film boyunca onun aşkına baskın geldiği içindir.

     Kitty ve Levin' in aşkı beni daha çok etkiledi aslında. Levin' in hasta ağabeyine, Kitty' nin  bakması çok anlamlıydı. Ne de olsa filmin sonunda en çok mutlu olan onlar oldu.


 

 Kuşkusuz kitabından daha fazla tat alacağınız bir hikaye Anna Karenina. Canım sıkıldıkça kitabın son sayfalarını arada okurum. Her seferinde de aynı etkiyi bırakır üstümde. Anna' nın çocuğunu terk etmesi, dışlanması ve toplum tarafından " fahişe " damgası yemesi ne kadar acı olsa da, tek suçlunun Anna olduğunu düşünmüyorum. Zaten filmde de yer yer aşk evliliği yapmanın mucize olduğuna dair ince göndermeler var. Ailelerin acele etmesi ve itibarının iyi olduğunu düşündükleri kimselerle kızlarına zoraki evlilikler yaptırmaları, bireyleri gerçek aşkı bulunca yanlış yapmaya itiyor nitekim.
     Yıllar öncesinde siyah beyaz bir Rus yapımı Anna Karenina izlemiştim. Beğendiğimi söyleyemem. Tabii ki bu yeni jenerasyon kat ve kat güzel.

     Unutmadan, intihar sahnesinin çok havada kaldığını söylemeliyim. Son sahnelerle gördüğümüz üzere tek " günah keçisi " Anna oluyor, sanki onun ölmesiyle her şey yoluna girmiş ve tek sorun yaratan oymuş gibi. Kitapta böyle değil. Daha trajik bir anlatım ve son var. Filme göre daha doyurucu.

   Aşkın, bir evlilik, iki adam ve bir kadını nelere sürüklediğini görmek istiyorsanız, mutlaka izlemelisiniz.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder